"Siz aniden sönen kandilin hikayesini bilir
misiniz?"
Sabahattin Ali'den okuduğum ikinci kitaptı. Kuyucaklı
Yusuf'u okumuştum ilk olarak O kitabını okuyunca hemen bunu ve 'İçimizdeki
Şeytan' isimli kitabını da aldım. İlk bunu okumak nasip oldu.
Kitaba gelecek olursa kitap hikayelerden oluşmaktadır. Benim
gibi hikaye seven biri iseniz bu kitap hoşunuza gidecektir diye tahmin
ediyorum.
Bazı hikayeler diğerlerinden daha öne çıkıyordu. Ben en çok
kırlangıçlar hikayesini beğendim. Peşinden Değirmen ve Viyolonsel hikayesini
beğendim. Her hikayenin kendine göre bir ön planı ve anlattığı bir şey vardı.
Bu üç hikaye de sevmek üzerineydi. Eğer okuduysanız sormak isterim: Değirmen
öyküsündeki gibi seven biri olur mu sizce? veyahut viyolonsel hikayesindeki
gibi ölümden sonra bile öylesine sevecek, sadık olan...
Ben kitabı gerçekten sevdim. Tavsiye eder miyim? Evet,
ederim. Umarım bu incelemeyi okuduktan sonra siz de merak edersiniz ve eğer
okursanız benim gibi seversiniz. Keyifle kalın, iyi okumalar dilerim herkese...
^-^
Alıntılar:
'Halbuki en çok okuduğum bir kitabın, en çok okuduğum bir satırı bile bana
bazen başka şeyler söyleyebilir...
Sayfa 65 - yky-yapı kredi yayınları
Kitapta bulunan en sevdiğim 'kırlangıçlar' bölümü:
"Hiç ayrılmayalım, olmaz mı?"demek vardı, fakat bu pek geniş
manalı ve müphemdi. Nasıl ayrılmayalım?
"Bir yuva kuralım!" deseler, bu da pek bayağı kaçacaktı. '...'
Dünyanın geçiciliğinden, gökyüzünün sonsuzluğundan, sulardan '..' bahsederlerken, gözleri birbirine hasretle bakar ve: "Birbirimizden nasıl ayrılacağız?" demek isterlerdi.'...'Dostluktan filan bahsederken, sesleri titriyor gibiydi; yahut onlar böyle zannediyordu.
Fakat böyle zamanlarda hemen birinden biri, bir kahkaha atar ve işi alaya bozardı: içi burkulduğu halde...
'...'
Söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarından geçti ve dişinin en manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı.
Erkek bu bakışı görmedi.
Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler.
Erkek ağzını açtı:
"Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, ... soğuk bir rüzgar esti.
Dişi erkeğin sözlerini işitemedi.
Fakat her ikisi soğuk rüzgarın sesini duydular.
'...'
ikisi de içini çekti.
'...'
Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.
"Bir yuva kuralım!" deseler, bu da pek bayağı kaçacaktı. '...'
Dünyanın geçiciliğinden, gökyüzünün sonsuzluğundan, sulardan '..' bahsederlerken, gözleri birbirine hasretle bakar ve: "Birbirimizden nasıl ayrılacağız?" demek isterlerdi.'...'Dostluktan filan bahsederken, sesleri titriyor gibiydi; yahut onlar böyle zannediyordu.
Fakat böyle zamanlarda hemen birinden biri, bir kahkaha atar ve işi alaya bozardı: içi burkulduğu halde...
'...'
Söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarından geçti ve dişinin en manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı.
Erkek bu bakışı görmedi.
Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler.
Erkek ağzını açtı:
"Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, ... soğuk bir rüzgar esti.
Dişi erkeğin sözlerini işitemedi.
Fakat her ikisi soğuk rüzgarın sesini duydular.
'...'
ikisi de içini çekti.
'...'
Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.
Sayfa 40 - yky-yapı kredi yayınları
Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: "Dünyada neler gördünüz?
" dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz
olmuyor ki...
Sayfa 38 - yky-yapı kredi yayınları
Kadınları hayran eden, çeken şeylerin buna tesiri yok. Çünkü bu kızın
gözleri baktığı şeyleri görüyordu ve sinirlerinde hissetmek, kafasında düşünmek
kabiliyeti vardı...
Sayfa 26 - yky
Çok konuşmaz, konuştuğu zaman da içindekilerden bize bir şey sezdirmezdi.
Neler hisseder, neler düşünürdü? Onu bu dünyaya bağlayan şey neydi? Hiçbirimiz bilmezdik.
Acaba birisini sevdiği için mi,
yoksa hiç kimseyi sevmediği için mi,
bu kadar yanık, bu kadar derinden çalıyordu?..
Neler hisseder, neler düşünürdü? Onu bu dünyaya bağlayan şey neydi? Hiçbirimiz bilmezdik.
Acaba birisini sevdiği için mi,
yoksa hiç kimseyi sevmediği için mi,
bu kadar yanık, bu kadar derinden çalıyordu?..
Sayfa 16 - yky
İnsan evvela kendi kendinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en
büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır.
vicdan azabı dedikleri şey en fazla bir hafta sürer.
Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için ka'fi mazeretler tedarik etmiştir.
vicdan azabı dedikleri şey en fazla bir hafta sürer.
Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için ka'fi mazeretler tedarik etmiştir.
Sayfa 14 - yky
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi?
Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi ?
Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun..
Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi ?
Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun..
Sayfa 14 - yky
0 yorum:
Yorum Gönder